18 Ekim 2022 Salı

HÜSAMEDDİN UŞŞÂKÎ HAZRETLERİ

 

HÜSAMEDDİN UŞŞÂKÎ HAZRETLERİ

İstanbul


Halvetiyye şubelerinden Uşşâkiyye tarikatının piridir. Büyük veliler sa­fında ileri gelenlerden, kutupluk mertebesine kadar yükselmiş, kemalin en son makamına erişmiştir. Kemalât ve irfan sahibidir. Adı Hasan, lakabı Hûsameddin'dir. Hicri 880 (m.1475) yılında Buhara'da dünyaya gelmiştir. Buhara'da Hacı Tebrek adında bir zatın oğludur. Ba­basının nezaret ve himayesinde öğrenimini tamamlayarak ilim ve irfan sahibi bir delikanlı olmuştur. Babasının vefatı kendisini çok üzmüş, aşırı bir üzüntüye düşmüştür. Böylece acılı bir haldeyken daldığı mana âleminde kendisine: "Beyhude yere ticaretin zahmetini çekmek, ehl-i hakikat için ziyandır. İsteğin ahiretten zevk almak, amacın "Ticâreten len tebûr" (sonu gelmeyen, tü­kenmeyen ticaret demektir) ise, kesret çarşısından yüz çevirip, Anadolu'nun güzel şehirlerinden Uşak'ta oturan Şeyh Ahmed Semerkandî Hazretleri'ne va­rıp mürid ol ve uzlet köşesine çekil" denilmiştir. Daldığı âlemden uyanınca kendisinde bir an önce mürşidine kavuşma arzusu belirmiş, pederinden miras kalan mal, servet ve kurulu ticaret düzenini kardeşi Mehmed Çelebi'ye bıraka­rak, kendini dünyaya bağlayan bütün bağlardan kurtulmuştur. Kendisini, içini yakan aşk ateşinin kılavuzluğuna bırakıp, yaya olarak yola çıkmış ve aylarca zahmetli yolculuklardan sonra Uşak şehrine gelmiştir. Kendini Şeyh Ahmed Semerkandî Hazretleri'ne iradesini teslim etmiştir. Kısa zamanda kemale ve velayete kavuşarak veliler safına geçmiştir. Şeyh Ahmed Semerkandî Hazretleri'nin ahirete göçmesinden sonra, onun irşad makamına oturarak kısa zamanda şöhreti etrafta güneş gibi parlamaya ve daha uzaklara yayılmaya başlamıştır. O sıralarda Manisa'da vali olan III. Sultan Murad kendisine bir mektup göndererek saltanata nail olabilmesi için teveccühlerini istirham etmiştir. Haz­ret daha mektubu açmadan, onu getiren zata hitap ederek: "Şehzade falan günde saltanat tahtına oturacaktır. Şimdiden İstanbul'a gitmeye hazırlansın" cevabını verdi. Sultan III. Murad bu haberi alır almaz ha­zırlığa başladı. Şeyh hazretlerinin dediği günde saltanat tahtına oturdu. Bu olay üzerine III. Murad'ın Şeyh hazretlerine karşı büyük sevgi ve güveni bir kat da­ha arttı. Kendisini İstanbul'a davet etti. Aksaray civarında oturması için kendisine bir ev tahsis ettirdi. Şeyh Hüsameddin Efendi'nin padişaha olan yakınlığından yararlanmaya çalışan mansıp ve mevki düşkünleri ona rahat vermiyor, durmadan eşiğini aşındırarak rahatsız ediyorlardı. Bu durumdan sıkılan Şeyh Hazretleri, tekrar Uşak'a dönme­si için padişahtan izin istediğinde bu isteği kabul edilmedi. Padişahın emriyle Şeyh Hazretleri’ne kendi adına bir tekke ve dergâh inşa ettirdi. Kasımpaşa'da, Uşşâkî adıyla anılan bu dergâhta uzun zaman inziva ha­yatı yaşayan Şeyh Hüsameddin Uşşâkî Hazretleri, burada da kendini mevki düşkünlerinin elinden kurtaramadı. Padişaha, Hicaz'a gideceğini bildirerek yola çıktı. Evvela Beytullah'ı ta­vaf etti. Sonra Medine'ye dönerek Rasulüllah Efendimiz'in Ravza'sını ziyaret edip geriye döndü. Konya'ya geldiğinde rahatsızlandı. Hicri 1003 (m.1594) yı­lında, 120 yaşlarında bulunduğu halde Allah'ın rahmetine kavuştu. Beldenin valisi tarafından namazı kılındıktan sonra, müridlerince cenazesi İstanbul'a ge­tirilmek üzere teslim alınmış, fakat vali: "Cenaze bu uzun yolda bozulur, bunun için iç organlarını çıkarıp temiz­leyelim, ondan sonra götürürsünüz" demişse de müridleri bu teklifi kabul etmemişlerdir. İstanbul'a gelindiği vakit, Şeyh Hazretleri'nin naaşında hiçbir de­ğişiklik olmamış, yeni ruhunu teslim etmiş gibi Kasımpaşa'daki dergâhlarına defnedilmiştir. Hüsameddin Uşşâkî Hazretleri İstanbul'a geldiği vakit, Ümmi Sinan Hazretleri'nden de tarikat hırkası giyerek kendisinden Halvetilik feyzi almıştır. Şeyh Ahmed Semerkandî Hazretleri'nin Kübreviyye ve Nuri Bahşiyye tarikat­ları ile Halvetiliği mezcederek Uşşâkîlik tarikatını kurmuştur. Şeyh Müştak Kadiri Hazretleri’nin, onun büyüklüğünü aksettiren şu beyti ne kadar yerindedir:

Eğer bir anda vâsıl kûy-i yâre cümle müştakı,

Negâh-ı himmet eylerse Hüsâmeddîn-i Uşşâkî.

Niyazî-i Mısrî Hazretleri'nin de Hüsammedîn-i Uşşâkî Hazretleri'nin ya­nında bir müddet halvet ettiği ve "Mısrî Kuyusu" denilen kuyuyu kazdırdığı söylenir. Sivas Mebusu Edip Efendi de Hazreti Pir'in ruhaniyyetinden:

Hüsam-ı himmetinle ejder-i nefs-i zebûn eyle,

Meded ey Pir-i canperver Hüsâmeddîn-i Uşşâki,

beytiyle kendisinden yardım dileğinde bulunmuştur. Kendisinden sonra tarikatı beş kola ayrılmış, her biri ayrı isim almıştır.

Ruhu şad, makamı cennet olsun.

22 Eylül 2022 Perşembe

Niçin tarikat


 İlk insan olan Hz. Âdem (a.s.)’den beri insanlar yaratıcısı olan Allah’a (c.c.) ibâdet etmektedir.  Hz. Âişe (r.a) şöyle demiştir:  “Cenâb-ı Hakk, Âdem’in tövbesini kabul etmeyi dilediği zaman, Hz. Âdem, yedi defa Kâbe’yi tavaf etti. Kâbe o zaman kırmızı bir tepecik idi. İki rekât namaz kıldığında Kâbe’ye yöneldi.” (Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Târihî)

İbâdet kelime anlamı olarak Allah’a (c.c.) olan kulluk görevlerini yerine getirmek demektir.  Kur’ân-ı Kerim’de birçok âyette bize bildirildiği gibi, Allah’ın (c.c.) rızâsını kazanmak ve ona, verdiği tüm ni’metler için şükretmemizin göstergesi olarak ibâdet etmeliyiz. Bilindiği üzere dinin temeli ve Müslümanların mîracı olan namaz en kutsal ibâdettir.  Yine bilindiği üzere namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, Kur’ân-ı Kerim okumak, kurban kesmek, dua etmek, zikir etmek, itikâf en yaygın ibâdet örnekleridir. Bu ibâdetlerin hepsinin asıl amacı Allah’a (c.c.) yakın olmak ve onun rızâsını kazanmak içindir. Bizler bu ibâdetlerin hepsini Fahri Âlem, Habîbi Hüda, Şefii Rûzi Ceza, Melce-i Fukara, Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v)’den öğrendiğimiz şekilde yerine getirmekteyiz. İbâdet etmek ayrıca insanları mânevî olarak huzurlu olmasına, dolayısı ile rûhen daha sağlıklı fertler yetişmesine vesîle olmaktadır.

İbâdet yapılan yerlere ibadethâne dendiği mâlumdur. Fakat insanların cem olup ibâdet etmeleri aslında bir olmaları demektir. Bu da Tevhiddir. Tevhid bir olmak demektir. Tevhidhâne ise kelime anlamı olarak bir olunan yer demektir. Tevhidhâne; tekkelerde âyin icra edilen ve namaz kılınan mekânlara verilen isimdir. İnsanların belli günlerde zikir halakaları oluşturduğu, vakit namazları kıldığı ve her türlü ibâdetleri yaparak Allah’a (c.c.) yakın oldukları mekânlardır.

Îmanın âlâsı olan Kelime-i Tevhid; Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah’dır. Bunu dil ile söylemek ve kalb ile ikrar etmek, aslında bunu aynı şekilde tasdik eden Mü’min kardeşler ile bir olmak demektir.

Bilindiği üzere zikir halakalarında, Kelime-i Tevhid ile başlanır ve tevhid aynı tondan aynı şekilde söylenerek hem bir olunur, hem de Allah’ın (c.c.) birliği zikredilir. Allah (c.c.) bizleri kendisine samimiyet ile ibâdet eden kullarından olmayı nasip eylesin. Habîbi Muhammed Mustafa’nın şefâatlerine nâil eylesin ve bizi ondan ayırmasın.  Muhabbetten Muhammed (s.a.v) oldu hâsıl, Muhammed’siz (s.a.v) muhabbetten ne hâsıl? Rabbimiz Fahri Âlem Efendimiz (s.a.v) ile muhabbetlendirsin.

[UŞŞAKİ VAKFI]

26 Nisan 2022 Salı

AMEL DEFTERİMİZİN VERİLİŞİ

 


 “İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: ‘Gelin, kitabımı okuyun! Çünkü ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.’ Artık o, hoşnut bir hayat içindedir. Yüksek bir cennettedir. Onun meyveleri sarkar (kolaylıkla devşirilebilir).(Onlara şöyle denir:) ‘Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.’ Kitabı kendisine sol tarafından verilen ise şöyle der: ‘Keşke kitabım bana verilmeseydi. Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim. Keşke ölüm her şeyi bitirseydi. Malım bana hiçbir yarar sağlamadı. Saltanatım da yok olup gitti.’ (Allah, şöyle der:) Onu yakalayıp bağlayın. Sonra onu cehenneme atın. Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu. Çünkü o, azamet sahibi Allah’a iman etmiyordu. Yoksulu doyurmağa teşvik etmiyordu.” (Hakka, 69/19-34) Okuduğumuz ayet-i kerimelerde Allah Teâlâ amel defterlerinin sahiplerine verilişini ve onların da buna göre mutlu olacağını veya üzüntüye kapılacağını bildirmektedir. Amel defteri, insanların dünyada kabul ettikleri inançlarla, yaptıkları işlerin kaydedildiği ve âhirette kendilerine takdim edileceği bildirilen deftere veya kitaba verilen addır. Kur’an’da, insanın dünyada yaptıklarının, kıyamet günü açılmış bir kitapta kendisine gösterileceği ve her fertten kendi kitabını okumasının isteneceği hem bu surede hem de di- * Tahir TURAL 119 ğer bazı surelerde (Mesela İsrâ, 17/13-14) açıklanmaktadır. Bu nedenle “herkese kıyamette amel defterinin verileceğine” inanmak farzdır. Amel defteri; Kirâmen katibîn, hafaza, rakîb ve atîd isimleriyle anılan meleklerin yazdığı (Enbiya, 21/94; Kâf 50/18; Zuhruf, 43/80) insanın hak-batıl, doğru-yalan, iyi-kötü, bütün inanç, düşünce, söz ve eylemlerini içerecektir (Kehf, 18/49). Amel defterleri cennetliklere sağdan, cehennemliklere soldan veya arkadan verilecektir. Defterleri sağdan verilenler, Kur’an’da “ashâbu’l-yemîn”; soldan veya arkadan verilenler “ashâbu’ş-şimal” olarak zikredilir (Hakka, 69/19,25; İnşikâk, 84/7,10). Defterin sağdan verilmesi bir müjde, soldan veya arkadan verilmesi ise bir korku ve azap işaretidir. Kur’an’da sadece fertlerin değil, millet ve toplumların da “kitap” diye anılan amel defterlerinin bulunduğu ve hesap gününde her milletin kendi kitabını okumaya çağırılacağı belirtilir (Câsiye, 45/28-29). Mahşerde kişinin amel defterinin sağ tarafından verilmesi onun dünya hayatında Allah’ın emrine uygun, dürüst ve erdemli bir hayat yaşadığını, dolayısıyla sicilinin temiz olduğunu gösterir. Bu durumda olan kimse Allah’ın lütfuyla kurtuluşa erenlerden olduğunu anlar ve “Alın, kitabımı okuyun” diyerek mutluluğunu başkalarıyla paylaşmak ister. 20. ayette amel defteri sağından verilen kimsenin dünyada iken âhirete iman ettiğini ve ona göre hazırlık yaptığını söylemesi bizim için dikkate değerdir. Kişinin amel defterinin sol tarafından verilmesi onun dünya hayatında Allah’ın emrine uygun hareket etmediğini, dürüst ve erdemli bir hayat yaşamadığını, dolayısıyla sicilinin bozuk olduğunu gösterir. Bu durumdaki biri dünyada yaptıklarını amel defterinde görünce kendisinin cezalandırılacağını anlar, bu nedenle amel defterinin kendisine verilmesini ve içinde yazılmış olanları görmek istemez, ölürken her şeyin bitmiş olmasını temenni eder. Böyle bir temenni orada bir işe yaramayacağı gibi, dünyada helal haram demeden biriktirmiş olduğu malı da kendisine verilecek cezayı önlemeyecektir. Artık mal, mülk, saltanat, makam, güç vb. dünyaya ait ne varsa hepsi yok olup gitmiş, sadece insanın olumlu veya olumsuz inanç ve amelleri kalmıştır. Amel defteri solundan verilen kimsenin hesabı görüldükten sonra Allah Tealâ görevli meleklere o günahkârın ellerini boynuna bağlayıp cehenneme götürmelerini, sonra da zincire vurmalarını emreder. Âhiret hayatı gayb âleminden olduğu için Allah orası ile ilgili bilgileri bizlere temsilî olarak anlatmaktadır. Ayrıca âyetlerde cehenneme götürülecek olan günahkârın zincire vurulmasının sebebi açıklanmaktadır ki o da Allah’a inanmaması ve yoksula yedirmeyi teşvik etmemesi, yani bencil duygularını aşarak başkalarının sıkıntılarını paylaşma olgunluğunu sergileyememesidir. Yoksulu gözetme konusundaki duyarsızlığın, kişinin zincirlere vurulmasının ana sebeplerinden biri olarak Allah’a inançsızlığın hemen ardından zikredilmesi, İslam’ın paylaşmaya, sosyal adalete ve barışa verdiği önemi gösterir. KAYNAK DİYANET YAYINLARI



24 Mart 2022 Perşembe

MÜSLÜMAN, DİNÎ VE AHLAKİ DEĞERLERİYLE YAŞAR

 


Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: “Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyar ve Allah’a iman edersiniz…”  

Aziz Müminler!

“En hayırlı ümmet” övgüsüne mazhar olan her bir mümin, zihnine ve gönlüne yalnızca İslam’ın yüce değerlerini nakşeder.  Kaynağı vahiy olmayan her çeşit düşünce, uygulama ve alışkanlıklar karşısında dikkatli davranır. İmanına zarar verebilecek tehlikelerden uzak durur. Söz ve davranışlarına İslam ahlakını yansıtır. Dünyevî heves ve arzuların peşinden koşmaz. Alın terinin kıymetini, helal kazancın bereketini unutmaz. Aldığının ve sattığının hesabını vereceğini aklından çıkarmaz. Az da olsa yalnızca helalle yetinir. Aklı uyuşturan alkolle, ocaklar söndüren kumarla ömrünü zayi etmez.

Kıymetli Müslümanlar!

Kimliğini muhafaza eden bir Müslüman, popüler kültürün girdabında kaybolmaz. Başka dünyalara ait yaşam tarzlarını bilinçsizce taklit etmez. Dinimizde ve sahih geleneğimizde yeri olmayan sembolleri, eğlence biçimlerini, tutum ve davranışları benimsemez. Bunun, Müslüman kimliğini zedelediğini, toplumu ve gelecek nesilleri dinine, tarihine ve değerlerine yabancılaştırdığını bilir. Tarih sahnesinden silinen nice milletin önce inanç ve değerlerini, sonra da kültür, edebiyat ve sanatını kaybettiğini unutmaz.

Değerli Müminler!

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bir hadisinde bizleri şöyle uyarmaktadır: “Kim bir topluluğa benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.”  Yani bir kimse, kendi değerlerini yaşamak ve yaşatmak yerine başkasına özenir, onun inanç ve adetlerini benimserse, sonunda onlar gibi düşünmeye ve onlar gibi yaşamaya başlar. Zira maddi ve fiziki benzeşmenin manevi sonuçlar doğurması kaçınılmazdır.

O halde, Rabbimize, insanlığa ve gelecek nesillerimize karşı sorumluluğumuzun bilincinde olalım. Kur’an’a ve sünnete sımsıkı sarılalım. Hayatımızın her alanında İslam ahlakını ve terbiyesini kuşanalım. Yaratılış gayemizden uzaklaştıran, kültür ve medeniyetimizi yozlaştıran her türlü söz, anlayış ve davranıştan uzak duralım. Unutmayalım ki toplumlar, dinî ve ahlaki değerleriyle ayakta durur ve bu değerlerden beslenen şuurla yaşarlar.

KAYNAK: DİYANET HABER

23 Şubat 2022 Çarşamba

SUİ-ZAN HÜSN-Ü-ZAN



SUİ-ZAN   HÜSN-Ü-ZAN


Hüsn-ü zan: Kesin hüküm bulunmayan bir şeyi iyiye yorumlamak.

“Su-i zan: Kesin hüküm bulunmayan bir şeyi kötüye yorumlamak.”
   "Ey iman edenler. Zandan çok sakının. Çünkü zannın bazısı ağır günahtır." Hücurât Sûresi, 12   

Zan, "sanmak, tahmin etmek" mânasına geliyor. Hüsn-ü zan, iyiye de kötüye de yorumlanabilecek bir işe, güzel yönünden bakmak demektir. Bunun zıddı su-i zan olup "her şeye menfi yönden bakmak, kötüye yorumlamaktır."

“Hüsn-ü zan: Kesin hüküm bulunmayan bir şeyi iyiye yorumlamak.

“Su-i zan: Kesin hüküm bulunmayan bir şeyi kötüye yorumlamak.”

ZANNIN İKİ KANADI

"Ey iman edenler. Zandan çok sakının. Çünkü zannın bazısı ağır günahtır." Hücurât Sûresi, 12

Zan, "sanmak, tahmin etmek" mânasına geliyor. Hüsn-ü zan, iyiye de kötüye de yorumlanabilecek bir işe, güzel yönünden bakmak demektir. Bunun zıddı su-i zan olup "her şeye menfi yönden bakmak, kötüye yorumlamaktır."

Bir hadisede kesinlik varsa orada zanna yer olmadığı açıktır. Meselâ, bir insan alenen küfrü savunuyorsa burada zan söz konusu olamaz ve o adamın küfrüne hükmedilir. Ama, bir mü’minin ağzından küfür sözleri çıktığında, ona hemen kâfir damgası vurmak yerine, hüsn-ü zan yolunu tutmak ve o sözü küfründen değil, cehaletinden söylediğini düşünmek tedbir ve temkine en uygun olanıdır.

İnsanı su-i zanna sevk eden en önemli sebep, kendi mizacının bozukluğu yahut kendi hayat düzeninin çarpıklığıdır. Daima karşısındakileri aldatan bir insan, herkesin sözlerini şüphe ile karşılar ve her işin altında bir hile, bir oyun arar.

Nur Külliyatı’ndan bu mânayı ders veren ibretli bir parça:

"Evet insan hüsn-ü zanna memurdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir. Kendisinde bulunan sû-i ahlâkı, sû-i zan saikasıyla başkalara teşmil etmesin. …" Mesnevî-i Nuriye

Hüsn-ü zannın en önemli bir istimal yeri, insan iradesini aşan musibet ve felâketlerde kaderin bir hikmet ve rahmet yönü olduğunu düşünüp şikayet ve isyandan sakınmaktır. Allah Resulü (asm.) bu mânayı şu hadis-i şerifleriyle ders veriyor:

        “Allah’a hüsn-ü zan ibadettir.

Nur Müellifi, "Kaderin her şeyi güzeldir." buyurmuş ve maruz bırakıldığı bütün zulümlerde ve sıkıntılarda daima kaderin adaletini ve gizli güzelliklerini aramış ve bu hususta çok harika bir örnek sergilemiştir.

Hüsn-ü zan, güzel ahlâkın önemli bir şubesidir. Nefis ve şeytan bu güzel hasletin de düşmanıdırlar. Öyle ise biz de nefsimizi hüsn-ü zanna yönlendirmeye ve onu su-i zandan menetmeğe bütün gücümüzle çalışmak mecburiyetindeyiz.
Dinimizde bu iki tarif yer tutmaktadır   bakış açılarımızı bu tarif edilen kuralla geliştirmek bize ve bakış açımıza güzel değerler katacaktır.

Hüsn-ü zannın en önemli bir istimal yeri, insan iradesini aşan musibet ve felâketlerde kaderin bir hikmet ve rahmet yönü olduğunu düşünüp şikayet ve isyandan sakınmaktır. Allah Resulü (asm) bu mânâyı şu hadis-i şerifiyle ders veriyor:

        “Allah’a hüsn-ü zan ibadettir.

 “Allah-u tealanın RAHMETİN ,ŞEFKATİN,NİMETİN ,ŞİFANIN her türlü hayrın ,iyiligin güzelligin tek  sahibi olduğunu bilmek ve inanmak  ona olan HÜSN-Ü zannımızdır ..

  Su-i zandan uzak olan düşünce yapısıyla beslenen bir kalp ve akıl hep güzelliklere hayra doğru yol    alacaktır.

 “Bizler için şimdi herşeyin iyi tarafına ve güzel cihetine ve ferah verecek vechine bakmak lâzımdır ki  mânâsız, lüzumsuz, zararlı, sıkıntılı, çirkin, geçici haller nazar-ı dikkatimizi celbedip kalbimizi meşgul  etmesin.” (Şualar)
 hüsn güzellik demektir güzel demektir öyleyse bu kalp cevherini güzelliklerle doldurmalıyızki 
 bizim ruh dünyamıza fayda veren bir nurani yol olsun.BEDİÜZZAMAN HZ güzel gören güzel düşünür,        güzel düşünen hayatından lezzet alır demiş.
Bakışlarımız ,düşüncelerimiz güzelliklerle dolsun ..Amin..ALLAHU TEALAYA emanetsiniz...

17 Şubat 2022 Perşembe

Dua Ayetleri ve Anlamları


 

Dua Ayetleri ve Anlamları

رَبَّنَۤا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

“Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ve güzellikler ver, ahirette de iyilik ve güzellikler ver. Bizi ateş azabından koru!” (Bakara, 2/221)

***

رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلَاةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَۤاءِ

“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul et!” (İbrahim, 14/40)

***

رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ

“Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla.” (İbrahim, 14/41)

***

رَبَّنَا ظَلَمْنَۤا أَنْفُسَنَا وَإِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ

“Rabbimiz, biz kendimize zulmettik; eğer Sen bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz.” (A’râf, 7/23) (Hz. Adem ile Havva annemizin yaptığı dua)

***

رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي. وَيَسِّرْ لِۤي أَمْرِي. وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِي. يَفْقَهُوا قَوْلِي

“Rabbim, benim göğsüme genişlik ver, işimi kolaylaştır; dilimden de şu düğümü çöz ki sözümü iyi anlasınlar.” (Ta-ha, 20/25-28)

فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَنْتَ وَلِيِّي فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ تَوَفَّنِي مُسْلِمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ

“Gökleri ve yeri yaratan Rabbim, dünya ve ahirette benim velim Sensin! Benim ruhumu Müslüman olarak al ve beni iyiler arasına kat!” (Yusuf, 12/101)

***

رَبَّنَۤا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

“Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et!” (Bakara, 2/250)

***

رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا

“Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” (Furkan, 25/74)

***

رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ

“Rabbim! Bana hikmet ver ve beni salihler arasına kat.” (Şuarâ, 26/83)

***

رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَۤاءِ

“Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin.” (Âl-i İmran, 3/38) (Zekeriya Peygamberin duası)

***

رَبِّ لَا تَذَرْنِى فَرْدًا وَأَنتَ خَيْرُ ٱلْوَٰرِثِينَ

“Rabbim! Beni tek başıma bırakma, sen varislerin en hayırlısısın.” (Enbiya, 21/89)

***

رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ

“Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım!” (Mü’minûn, 23/97)

رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَۤا إِنْ نَسِينَۤا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَۤا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِه۪ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَۤا أَنْتَ مَوْلَانَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

“Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara, 2/286)

***

رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ

“Ey Rabbimiz, bizleri doğru yoluna erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve bize katından bir rahmet ihsan et. Şüphesiz ki, Sen bol ihsan sahibisin.” (Âl-i İmran, 3/8)

***

رَبَّنَآ إِنَّنَآ اٰمَنَّا فَٱغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ ٱلنَّارِ

“Ey Rabbimiz! Biz iman ettik; bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru!” (Âl-i İmran, 3/16)

***

رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ

رَبَّنَا وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ

“Ey Rabbimiz, günahlarımızı bağışla, kusurlarımızı ört ve ruhlarımızı iyi kimselerle beraber al.”

“Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vâdettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz sen vâdinden caymazsın!” (Âl-i İmran, 3/193-94)

***

رَبَّنَا وَٱجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَآ أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَآ ۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلتَّوَّابُ ٱلرَّحِيمُ

“Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.” (Bakara, 2/128)

***

رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ

“Ey Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma!” (A’râf, 7/47)

***

رَبِّ أَوْزِعْنِىٓ أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ ٱلَّتِىٓ أَنْعَمْتَ عَلَىَّ وَعَلَىٰ وَٰلِدَىَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَٰلِحًا تَرْضَىٰهُ وَأَدْخِلْنِى بِرَحْمَتِكَ فِى عِبَادِكَ ٱلصَّٰلِحِينَ

“…Ey Rabbim! Beni; bana ve ana babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!” (Neml, 27/19)

PEYGAM EFENDİMİZİN DUALARI

            Zikir, Şükür ve İbadet için Dua

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Okunuşu: "Allahümme einnî ala zikrike ve şükrike ve hüsni ibadetik"

Anlamı: “Allah’ım! Seni zikretmek, nimetlerine şükretmek ve sana en güzel biçimde ibadet etmek konusunda bana yardım et.” (İbn Huzeyme, Dua, No:751; Hâkim, No: 1838, I, 499)

           Salih Amel ve İhsal için Dua

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Okunuşu: “Allahümme innî es’elüke rahmeten min indike tehdi bihâ kalbi ve tecmau bihâ emri ve telümmü bihâ şa’sî ve tuslihu bihâ gâibî ve terfeu bihâ şâhidî ve tüzekki bihâ amelî ve tülhimünî bihâ rüşdî ve terüddü bihâ halfetî ve ta’sımunî bihâ min külli sûin.

Allahümme e'dınî îmânen ve yakınen leyse beğdehu küfrun ve rameten enelü bihe şerafe kerametike fi'ddünya vel âhirah."

Anlamı: “Allâh’ım! Sen’den, katından vereceğin öyle bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidâyet, işlerime nizâm, dağınıklığıma tertip, içime kâmil îman, dışıma amel-i sâlih, amellerime temizlik ve ihlâs ver, rızâna uygun istikâmeti ilhâm et, ülfet edeceğim dostumu lûtfet ve beni her türlü kötülüklerden koru!

Allâh’ım, bana öyle bir îman, öyle bir yakîn ver ki, artık bir daha küfür (ihtimâli) kalmasın. Öyle bir rahmet ver ki, onunla, dünya ve âhirette Sen’in nazarında kıymetli olan bir mertebeye ulaşayım.” (Tirmizi, Deavât 30/3419)    

    Kalbimizin Kaymaması için Dua

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Okunuşu: "Yâ Mukallibel Kulûbi Sebbit Kalbî 'Alâ Dînik(e)"Anlamı: “Ey kalpleri hâlden hâle çeviren Allâh’ım! Benim kalbimi dîninde sâbit kıl!” (Tirmizî, Kader 7, Daavât 90, 124)

                 Hidayet, Takva, İffet ve Gönül Zenginliği için Dua

Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir

Okunuşu: "Allahümme innî es'elükel-hüdâ ve't-tüka ve'l-'afafe ve'l-ğınâ"

Anlamı: “Allahım! Senden hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği isterim.” (Müslim, Zikir 72  

                     Ezan Duası

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizi buyurdular

Kim ezanı işittiği zaman

Okunuşu: “Allahumme Rabbe hezihi’d-da’veti’t-tâmme. Vesselatil kâimeti âti Muhammedenil vesilete vel fazîlete vebashu makâmen Mahmudenillezi veadteh.”

Anlamı: «Ey bu eksiksiz dâvetin ve kılınan namazın Rabbi! Hazret-i Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-’a Vesîle’yi ve fazîleti ver. O’nu va’dettiğin Makâm-ı Mahmûd’a ulaştır!» derse, ona kıyâmet günü mutlakâ şefaat ederim.” (Buhârî, Ezân, 8; Ebû Dâvûd, Salât, 37/529)

             Nurlanmak için Dua:

Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Okunuşu: “Allâhümmec’al fî kalbî nûrâ ve fî basarî nûrâ, ve fî sem’î nûrâ ve ‘an yemînî nûrâ ve ‘an yesârî nûrâ ve fevkî nûrâ ve tahtî nûrâ ve emâmî nûrâ ve halfî nûrâ, vec’allî nûrâ.”

Anlamı: “Allah’ım! Kalbime büyük bir nûr ver; gözüme bir nûr, kulağıma bir nûr ver; sağıma bir nûr, soluma bir nûr ver; üstüme bir nûr, altıma bir nûr ver; önüme bir nûr, arkama bir nûr ver; bana büyük bir nûr ihsân eyle!” (Buhârî, Deavât, 9; Müslim, Müsâfirîn, 181)

           Rabbimizin Sevgisine Kavuşmak için Dua

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Okunuşu: "Allahümme innî es'eluke hubbeke ve hubbe men yuhibbuke ve'l-amele’l-lezi yübelliğuni hubbeke. Allahummec'al hubbeke ehabbe ileyye min nefsî ve ehlî ve mine'l- mâil bârid."

Anlamı: “Allahım! Senden seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim. Allahım! Senin sevgini bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha ileri kıl!” (Tirmizî, Daavât 73)

     Tüm Duaları içine Alan Dua

Ebû Ümâme radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem birçok dua okudu, fakat biz ondan hiçbir şey ezberleyemedik. Bunun üzerine:

– Yâ Resûlallah! Pek çok dua okudun, biz onları ezberleyemedik, dedik. O zaman Resûl–i Ekrem şöyle buyurdu:

– “O duaların hepsini içine alan bir duayı size öğreteyim mi? Şöyle deyiniz:

Okunuşu: “Allâhümme innî es’elüke min hayri mâ seeleke minhü nebiyyüke Muhammedün sallallahu aleyhi ve sellem. Ve neûzü bike min şerri mesteâzeke minhü nebiyyüke Muhammedün sallallahu aleyhi ve sellem. Ve ente’l–müsteân, ve aleyke’l–belâğ, ve lâ havle velâ kuvvete illâ billâh”

Anlamı: “Allahım! Peygamber’in Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in senden dilediği hayırları ben de dilerim. Peygamber’in Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in sana sığındığı şerlerden biz de sana sığınırız. Yardım ancak senden beklenir. İnsanı dünya ve âhirette muradına ulaştıracak sensin. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir. ” (Tirmizî, Daavât 89)

              Helal Rızık için Dua

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Okunuşu: “Allâhümmekfinî bihelâlike an harâmik, ve ağninî bifazlike ammen sivâk.”

Anlamı: “Allahım! Bana helâl rızık nasib ederek haramlardan koru! Lutfunla beni senden başkasına muhtaç etme!” (Tirmizî, Daavât 111)

        Af ve Afiyet için Dua

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Okunuşu: "Allahummağfirli verhamni vehdini ve afıni verzukni"Anlamı: “Allahım, beni bağışla, bana merhamet et, rızânı kazandıracak işler yaptır, bana âfiyet ve hayırlı rızık ver.” (Müslim, Zikir 35

     Kalplerin Allah Teâlâ'ya Yönelmesi için Dua

Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Okunuşu: "Allahümme ya musarrifel-kulubi sarrif kulubena ala taatike"

Anlamı: “Ey kalpleri yönlendiren Allahım! Kalplerimizi sana itaate yönelt!” (Müslim, Kader 17)

             Kul Hakkı için Dua

Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Okunuşu: "Allahümme Fe eyyüme mü'minin sebebtühü fecal zelike lehü gurbeten ileyke yevme'l kıyamet

Anlamı: “Yâ Rabb! Ben hangi bir mü’mine onu üzecek ve gönlüne ağır gelecek bir söz söylemişsem kıyamet gününde o sözü onun için Sana kurbiyyet eyle; yani o sözden müteessir olduğu kadar onu sana yaklaştır.” (Buhârî, Deavât, 34)

             Din Konusunda Okunacak Dua

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:anlamı: “Allahım! Bütün işlerimin başı olan dinim konusunda hataya düşmekten beni koru! Yaşadığım şu dünyadaki işlerimin yolunda gitmesini sağla! Dönüp varacağım âhiretimi kazanmama yardım et! Hayatım boyunca daha çok hayır yapmama imkân ver! Her türlü kötülükten kurtulmamı sağlayacak bir ölüm nasip et!” (Müslim, Zikir 71)

     Doğru Yolu Bulmak için Dua

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Okunuşu: "Allahümme inni es'elükel hüda vessedede"

Anlamı: “Allahım! Senden beni doğru yola iletmeni ve o yolda başarılı kılmanı niyâz ederim.” (Müslim, Zikir 78)

     İstiaze (Sığınma) Duası

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:Okunuşu: “Allâhümme innî eûzü bike mine’l-aczi ve’l-keseli ve’l-cübni ve’l-heremi ve’l-buhli ve eûzü bike min azâbi’l-kabri. Ve eûzü bike min fitnetil mehya vel'memeti

Anlamı: “Allahım! Âcizlikten, tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlayıp ele avuca düşmekten ve cimrilikten sana sığınırım. Kabir azâbından sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım.” (Müslim, Zikir 50)

               Bağışlanmak için Dua

Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allahım! Ben kendime çok zulmettim. Günahları bağışlayacak ise yalnız sensin. Öyleyse tükenmez lutfunla beni bağışla, bana merhamet et. Çünkü affı sonsuz, merhameti nihayetsiz olan yalnız sensin.” (Buhârî, Ezân 149, Daavât 17, Tevhîd 9; Müslim, Zikir 48)

         Yaptığımız ve Yapacağımız İşlerden Sığınma Duası

Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allahım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım işlerin şerrinden sana sığınırım.” (Müslim, Zikir 65, 66)

       Kanaat ve Bereket Duası

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allah’ım! Bana verdiğin rızık konusunda beni kanaat sahibi yap ve o rızkımı bereketli kıl. Zayi olan her nimetin daha hayırlısını bana ihsan eyle.” (Hâkim, De’avât, No:1878)

              Bütün Suçlardan Bağışlanma Duası

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allahım! Günahlarımı, bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, haddimi aşarak işlediğim kusurlarımı, benden daha iyi bildiğin bütün suçlarımı bağışla! Allahım! Ciddî ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle! Bütün bu kusurların bende bulunduğunu itiraf ederim. Allahım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senin gücün her şeye yeter.” (Buhârî, Daavât 60; Müslim, Zikir 70)

              Nimetler için Dua

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allahım! Verdiğin nimetin yok olup gitmesinden, lutfettiğin âfiyetin bozulmasından, ansızın vereceğin cezâdan ve senin gazabını üzerime çekecek her şeyden sana sığınırım” (Müslim, Zikir 96)

   Kabir Azabından Sığınma Duası

Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allahım! Âcizlikten, tembellikten, cimrilikten, ihtiyarlayıp ele avuca düşmekten ve kabir azâbından sana sığınırım. Allahım! Nefsime takvâ nasip et ve onu her türlü günahtan temizle; onu en iyi temizleyecek sensin. Ona yardım edip eğitecek sadece sensin.” (Müslim, Zikir 73)

   Faydasız İlimden Sığınma Duası

Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allahım! Faydasız ilimden, ürpermeyen gönülden, doyma bilmeyen nefisten ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım.” (Müslim, Zikir 73)Bilmediğimiz Günahlar için Dua

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana güvendim. Yüzümü, gönlümü sana çevirdim, senin yardımınla düşmanlara karşı mücâdele ettim. Kitabın ile hükmettim. Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim, açığa vurduğum ve senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senden başka ilâh yoktur.” (Buhârî, Teheccüd 1, Daavât 10, Tevhîd 8, 24; 35)

             Cehennemden Sığınma Duası

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allahım! Cehennem fitnesinden, cehennem azâbından, zenginliğin ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, Vitir 32; Tirmizî, Daavât 77)

                 Kötü Ahlaktan Sığınma Duası

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allahım! Kötü ahlâklı olmaktan, fena işler yapmaktan ve yanlış inançlara sapmaktan sana sığınırım.” (Tirmizî, Daavât 126)

                 Uzuvlarımızın Şerrinden Korunma Duası

Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allahım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve cinsel organımın şerrinden sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, Vitir 32; Tirmizî, Daavât 74)

              Hastalıklardan Korunma Duası

Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allahım! Alaca hastalığından, akıl rahatsızlığından, cüzzâm illetinden ve kötü hastalıklardan sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, Vitir 32)

              Nefsimizin Şerrinden Sığınma Duası

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allahım! Beni senin doğru yoluna ilet! Nefsimin şerrinden beni koru!” (Tirmizî, Daavât 111)

             Açlıktan Sığınma Dua

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allahım! Açlıktan sana sığınırım; o insanı avucunun içine alan ne fena bir haldir. Emanete ihânetten de sana sığınırım; o ne kötü bir huy ve tabiattır. ” (Ebû Dâvûd, Vitir 32)

             Günahlardan Uzak Durma Dua

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allahım! Senin rahmetini kazandıracak, bağışlamanı sağlayacak işler yapmayı, her türlü günahtan uzak durmayı, bütün iyilikleri işlemeyi, cennete kavuşup cehennemden kurtulmayı nasip etmeni niyâz ediyorum.” (Hâkim, el–Müstedrek, I, 525. Ayrıca bk. Tirmizî, Vitir 17)

              Ahlak Güzelliği için Dua

Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allah’ım! Yaratılışımı güzel yaptın, ahlâkımı da güzelleştir.” (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 959)

              Kötü Ahlaktan Sığınma Duası

Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allah’ım! Kötü ahlâktan, nefsânî arzulardan, kötü işlerden ve ayıp şeylerden beni uzaklaştır.” (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 960)

                   Nefsimizin Takvası İçin Dua

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:Anlamı: “Allah’ım! Nefsime takvasını ver ve nefsimi (her türlü kötü şeylerden) temizle, Sen temizleyenlerin en hayırlısısın. Sen nefsimin dostu ve mevlasısın.” (Müslim, Dua, 73)

                 Dünyada Rezil Olmaktan Sığınma Duası

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allah’ım! Bütün işlerimin sonucunu güzel eyle, beni dünyada rezil olmaktan ve ahiret azabından koru.” (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 949; el-Heysemî, Ed’ıye, 33, No: 17390)

            Çirkin İşlerden Korunma Duası

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allah’ım! Senden hayırlı olan işleri yapmayı, aklın ve dinin çirkin gördüğü şeyleri terk etmeyi ve fakirlerin sevgisini istiyorum.” (Mâlik, Dua, No:508)

                Fayda Verecek Şeyler için Dua

Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:Anlamı: “Allah’ım! Bana öğrettiğin şeyleri hakkımda faydalı eyle, bana fayda verecek şeyleri öğret, beni, bana fayda verecek ilim ile nasiplendir.” (Hâkim, De’avât, No: 1879, I, 510)

               Borçları Ödemek için Dua

Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Sabahın aydınlığını var eden, geceyi dinlenme vakti yapan, güneşi ve ayı hesap vasıtası yapan Allah’ım! Bana borçlarımı ödemeyi ihsan eyle, benden fakirliği gider, kulağımı, gözümü ve kuvvetimi Senin yolunda kullanmayı nasip eyle.” (Malik, Dua, No: 495)

    Haksızlıklar için Dua

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allah’ım! Günahlarımızı, yaptığımız haksızlıkları, saçmalıklarımızı, bilerek ve ciddi olarak yaptıklarımızı bağışla, bunların hepsi bizde mevcuttur.” (Hâkim, De’avât, No:1916)

                Sağlık ve Güzel Ahlak için Dua

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allah’ım! Senden iman içinde sağlık, güzel ahlâk içinde iman, peşinden rahmet, âfiyet, mağfiret ve rıza gelen bir kurtuluş istiyorum.” (Hâkim, De’avât, No: 1919)

              Hatalar için Dua

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle dua etmişlerdir:

Anlamı: “Allah’ım! Hatalarımı kar ve soğuk su ile temizle, kalbimi hatalardan beyaz elbiseleri kirlerden temizlediğin gibi temizle, benimle günahlarımın arasını doğu ile batı arası kadar uzaklaştır.” (Buhârî, De’avât, 38, 43–45; Müslim, Dua, 49; Tirmizî, De’avât, 77)


Öne Çıkan Yayın

Esmaul husnadan anladiklarimiz

Esmaul husnadan anladiklarimiz ne kadardır bi soralim kendimize oysa rabbimizi tanimanin o nun fiil ve uzerimizdeki tasarrufunu bilmenin...