23 Mayıs 2010 Pazar

Bu da Geçer Yâ Hû!

Bu da Geçer Yâ Hû!



BİR MUSİBET, BİR FELÂKET, BİR KAZA sonrası in­sanların olumsuz hallerine şahit oldunuz mu hiç?

Annesini, babasını, eşini ve bilhassa çocuğunu kaybeden mahzun bir yüreğin feryadını dinlediniz mi?

Hani şikâyet, tenkit ve isyan dolu cümleler vardır.

—  Bizi mi buldun bu belâyı vermek için? Dünyada bir sü­rü kötü insan var...

— Neden benim evladım öldü, neden? Bunca insan içinde niçin o...

—  Yıllardır bu hastalığın elinden çektiğim cefa kalmadı.

Bittim artık...

—  Fakirlik canıma tak etti. Birçok insan çalışmadan sefa sürüyor, ama biz acılar içinde kıvranıyoruz.

Daha nice şikâyetler vardır. O kadar ki, bir kısmı insanın imanını tehlikeye sokar.
Oysa hiçbir insanın o şikâyetlere, isyanlara, tenkitlere
hakkı yoktur.


Bir kere, biz kimiz, neye sahibiz ki, elinden malı alınmış birisi gibi hak iddia ediyoruz?
Nail olduğumuz sonsuz nimetlerin hangi birisinin şükrü­nü hakkıyla yapmışız ki, haddimizi aşarak Cenab-ı Hakk'ı tenkit ediyoruz?

Rahmetiyle her şeyi kuşatan Erhamürrâhimînden gaflet ederek, hangi hakla O'nun şefkatini suçluyoruz?

Elbette ki, bir musibet anında yürek yanar, gönül mahzun olur, gözler yaşarır.
Ölümü, hastalığı, yoksulluğu, yangını sabırla, gülerek, nza ile karşılamak herkesin harcı değildir.

Fakat hüzün yaşarken nefis ve şeytanın tahrik ettiği isyan duygularını gemlemek, takdire boyun eğmek, her musibetin hikmetine ve güzel yüzüne bakmak mümkündür.

İnsanların maruz kaldığı bela ve musibetlerin sayısız hikmetleri vardır.

Hiçbir musibet, acı ve keder yoktur ki, insanın günahları­nı affettirmesin, sevap kazandırmasın,

İnsanların çektiği bütün acılar, günah kirinden arındıran sabun gibidir.

Nimetlerden mahrum olmak, onların kıymetini fark etti­rir ve insanı şükre sevk eder.

Dünyadaki fakirlik, ahiretteki gerçek zenginliktir.

Hastalık, hem organlarımızın ne büyük bir nimet olduğu­nu fark etmeye vesile olur, hem de cehennemden azad edip cennetin yolunu açar.

Musibetleri sabır ve şükürle karşılamak, bazen insanı kendi çabasıyla çıkamayacağı mertebelere, hatta velayet ma­kamına bile çıkarabilir...

Tüm musibet ve sıkıntılar birer imtihandır. Kimi fakirlik­le, kimi zenginlikle, kimi hastalıkla, kimi sağlıkla, kimi eşi ve çocuklarıyla, kimi aşırı duygularıyla imtihan olur.

Bu imtihanlar, insanın gelişmesine, terakki etmesine, yü­celmesine vesiledir.

Musibet ve belâların, arzu ve mahrumiyetlerin getirdiği en muhteşem,.nimet ise, insanın aczini ve fakrını tam hisse­dip, çaresizliğini anlayıp Allah'a gözyaşıyla yönelmesi, belki de hiçbir zaman ulaşamayacağı bir yakın haliyle, bir nevi hu­zur kazanıp namaz ve dua ile sonsuz rahmetin kapısını çal­masıdır.

Belki de hiçbir kimse, yüreği acıyla yoğrulduğu anki kadar Rabbine ihtiyaç hissedip hakkıyla yönelemez.

Acılar hem insanı olgunlaştırır, hem de marifetullahta ye­ni keşifler yapmasına ve duanın esrarını kavramasına sebep olur.


Büyük nimetlerin külfeti de büyüktür, muhteşem mükafatlar muhteşem bedeller ister, rahmete mazhariyetin büyüklüğü ve genişliği, çekilen zahmetin büyüklüğü nispetindedir.

Yazar: Cemil Tokpınar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Alakalı yorumlar faydalıdır.

Öne Çıkan Yayın

Esmaul husnadan anladiklarimiz

Esmaul husnadan anladiklarimiz ne kadardır bi soralim kendimize oysa rabbimizi tanimanin o nun fiil ve uzerimizdeki tasarrufunu bilmenin...