İnsan sabah abdestini alıp elbiselerini giyindikten sonra, sabah namazını eda etmek için camiye gitmelidir. Camiye girerken salavat getirilip şu duanın okunması müstehaptır: Camiye girerken okunacak dua: "Eûzü billah’l-azîmi ve bivechihilkerîmi ve sultanihi’l-kadîmi mineşşeytanirracîm. Elhamdülillahi Allahümme salli ve sellim alâ muhammedin ve alâ âli muhammedin. Allahümmeğfirli zünûbi veftah lî ebvâbe rahmetike."
"Allah’ın rahmetinden kovulmuş olan şeytandan, yüce Allah’a, kerim zatına ve daimi olan kudretine sığınırım. Hamd Allah’a mahsustur. Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ailesine rahmet et ve selamet ver. Allah’ım! Benim günahlarımı bağışla ve rahmetinin kapılarını bana aç."
Sonra camiye girerken besmele çekip sağ ayağı ile girer. Her mü’min zaruret olmadıkça bütün farz namazlarını cemaatle kılmalıdır. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bazı hadis-i şeriflerde şöyle buyurmuştur: “Cemaatle kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece daha efdaldir.” (Müslim)
“Cemaatle namaz kılmaktan geri kalan bu kişi, cemaate giden şu zatın sevabını bilseydi, elleri ve ayakları üzerinde emekleyerek de olsa cemaate gelirdi.” (Taberani)
“Bir zatın cemaatle kıldığı namaz, evinde ve iş yerinde kıldığı namazdan yirmibeş kat daha fazladır. Zira güzelce abdest aldıktan sonra sırf namaz kılmak niyetiyle camiye gitmek için yola çıkarsa, atmış olduğu her adımda rütbesi bir derece artar ve bir günahı silinir. Namazı kıldığında, camide olduğu ve abdestini bozmadığı sürece melekler ona devamlı: "Ya Rabbi! Ona rahmet et. Ya Rabbi! Ona acı" diye dua ederler. "Bu kimse namazı beklediği sürece namazda sayılır." (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace)
Sabah namazını kılmak için cemaate gelen insan ilk önce sabah namazının sünnetini her namazda olduğu gibi huzur ve huşu içinde kılmalıdır. Ubade İbn Samit radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Beş vakit namazı, Allah-u Teala kulları üzerine farz kılmıştır. Her kim onların abdestlerini güzel (sünnete riayet ederek) alırsa ve onları vakitlerinde kılarsa, rükularını tamamlarsa (tadil-i erkan üzere) ve huşularını da tamamlarsa (kalbini namazda hazır edip, fikrinden dünya meşguliyetlerini atarak huzur üzere kılarsa), Allahu Teala üzerine, o kişiyi affedeceğine dair kuvvetli bir söz vardır. Yani her kim namazları bu şekilde kılmazsa, onun için Allah-u Teala indinde hiçbir ahid (verilmiş hiçbir söz) yoktur. Dilerse affeder, dilerse azap eder." (Ebu Davud, İbn Mace, Ahmed bin Hanbel)
Kıyamet günü ilk olarak insan namazdan hesaba çekilir. Şayet namaz ibadeti tam olursa, diğer amelleri de namaz ile birlikte kabul olunur. Eğer namazda noksanlık varsa, Allah-u Zülcelal, onu diğer amellerine hiç bakmadan reddeder. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Farz namazlar, teraziye benzer! Kim onu doğru tartarsa, onun sevabı doğru tartılır." (Beyhaki)
Anlatıldığına göre, kim vaktinde abdest alır ve huşu içerisinde namazını rükûlarına, secdelerine dikkat ederek kılarsa, kulun namazı beyaz nur olarak göğe yükselir. Sahibine şöyle der: “Sen beni nasıl korudunsa, Allah'ta seni korusun.” Her kimde bunlara dikkat etmezse, namazı kapkara bir elbiseye bürünüp şöyle der: "Sen beni nasıl rezil ettiysen, Allah'ta seni öyle rezil etsin!"
Kıyamet gününde o namaz, kirli çamaşır gibi kulun yüzüne çarpılır!"
Kıyamet gününde o namaz, kirli çamaşır gibi kulun yüzüne çarpılır!"
Namazda huzur ve huşunun şart olduğunu bildiren çok ayet-i kerime vardır. Allah-u Zülcelal bu ayet-i kerimelerde namazı huzur ve huşu ile kılanları da medhetmektedir. Nitekim ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Bana ibadet et ve beni hatırlamak için namaz kıl." (Taha; 14)
Burada anlaşılıyor ki, namaz içerisinde Allah-u Zülcelal’den hiç gafil olmamak gerekiyor. Namaz dışında da Allah-u Zülcelal’den gafil olmamak lazımdır. Bütün zamanı gaflet içerisinde geçen bir insan, namazda Allah-u Zülcelal'i nasıl hatırlayabilir? Diğer bir ayet-i kerimede ise şöyle buyurmuştur: "Ve gafillerden olma." (A'raf; 205)
Bu ayet-i kerimeden anlaşıldığı üzere, Allah-u Zülcelal gafillerden olmayın buyurduğuna göre bizlerde gafil olmayalım. Tamamen dünya düşüncesi ve vesvese ile namaz kılan kimse sarhoş gibidir. Namazın faziletini ve kurtuluşumuz için taşıdığı önemi çok iyi anlayıp, kendimizi gafletten uzak tutmaya çaba sarf etmemiz mutlak surette bize büyük mükafatlar kazandırır. Namazda ve zikirde huzurlu olmanın çaresi diğer zamanlarda Allah-u Zülcelal ile murakabeli olmaktan geçer. Namaz ve zikir dışındaki zamanlarda murakabeli olan kimse namazda ve zikirde de huzurlu olur.
Bütün bu yazılanları öğrenen insan sabah namazını kılmak için camiye geldiğinde huzur ve huşu içerisinde sabah namazının sünnetini kılmalıdır. Sabah namazının sünneti ile farzı arasında bütün gün kalbinin huzurlu olması için şu dualar okunmalıdır:
1-) “Allahümme Rabbe Cibrile ve İsrafile ve Mikaile ve Muhammedin Sallallahu Aleyhi Ve Sellem. (Üç defa) Euzü bike minennar. (Tekrar üç defa) Allahümme inni es elüke rahmeten min ındike tehdi bihâ kalbi”
1-) “Allahümme Rabbe Cibrile ve İsrafile ve Mikaile ve Muhammedin Sallallahu Aleyhi Ve Sellem. (Üç defa) Euzü bike minennar. (Tekrar üç defa) Allahümme inni es elüke rahmeten min ındike tehdi bihâ kalbi”
2-) “Ya hayyu ya kayyum la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin.”
Bu duayı, Ebu Muhammed el-Kettani Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i rüyasında gördüğünde ona kendi kalbini şikayet etti. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de ona: “Her gün kırk sefer bu zikri oku senin kalbin ihya olur.” buyurdu.
Bu dua gün içerisinde her zaman okunabilir. Ezan ve kamet arasında dua makbul olduğu için bu vakitte okumak daha efdaldir. İnsan bu duaları okuduktan sonra farz namazını da huzur ve huşu içerisinde eda eder. Farz namazların ardından yapılan tesbihatları ihmal etmemek gerekir. Namazlardan sonra zikir yapmanın ve dua etmenin müstehap olduğu hususunda bütün alimler ittifak etmişlerdir. Bu hususta çok sahih hadisler vardır.
İnsan sabah namazını eda edip tesbihatları da yaptıktan sonra camiden çıkarken sol ayağı ile çıkmalı ve şu duaları okumalıdır:
1-)"Eûzü billah’l-azîmi ve bivechihi’-lkerîmi ve sultanihi’l-kadîmi mine’ş-şeytanirracîm. Elhamdülillahi Allahümme salli ve sellim alâ muhammedin ve alâ âli muhammedin. Allahümmeğfirli zünûbi veftah lî ebvâbe fadlike."
"Allah’ın rahmetinden kovulmuş olan şeytandan, yüce Allah’a, kerim zatına ve daimi olan kudretine sığınırım. Hamd Allah’a mahsustur. Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ailesine rahmet et ve selamet ver. Allah’ım! Benim günahlarımı bağışla ve ihsanının kapılarını bana aç." (İbn Sünni)
2-) “Allahümme innî eûzü bike min iblîse ve cunudihî” “Allah’ım! Ben iblisten ve askerlerinden sana sığınırım.” (İbn Sünni)
Bütün bunlardan sonra güneş doğuncaya kadar ya camiide ya da evine dönüp evinde zikir ve dua ile meşgul olmalıdır. Nasıl ki Allah-u Zülcelal bazı mekanları bazı mekanların üstüne efdal kılmıştır. Bunun yanında bazı zamanları da, bazı zamanların üstüne efdal kılmıştır. Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar zikir ve dua ile meşgul olmakta diğer zamanlara göre efdaldir. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bazı hadis-i şeriflerde şöyle buyurmuştur: “Kim sabah namazını cemaatle kılar, sonra güneş doğuncaya kadar oturarak Allah'ı zikreder, sonra iki rekat namaz (işrak namazı) kılarsa ona tam bir hac ve bir umre sevabı verilir."
Enes radıyallahu anh der ki: "Tam bir hac ve umre sevabı!" buyurdu. Bu sözü üç defa tekrar etti. (Tirmizi)
Kişi bu tavsiyeleri yerine getirerek sabah namazından sonra gireceği güne ibadet ederek, zikirle başlarsa temiz bir nefis ile güne girecek ve selametle o günden çıkacaktır. Çünkü bu amel, Allah-u Zülcelal ile huzurlu olmasını sağlayacaktır. Allah-u Zülcelal ile huzurlu olunca da bu, onu ibadet yapmaya teşvik edecektir.
Böylece hem sevap kazanacak, hem o günü ibadetle geçirecek, hem de günahtan muhafaza olacaktır.
Seyda Muhammed Konyevi Hz. (K.S

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Alakalı yorumlar faydalıdır.