8 Ekim 2010 Cuma

Toprak yanar su yanar ateş yanar gül yanar






Toprak yanar su yanar ateş yanar gül yanar İsmini söylemeyen dudak yanar dil yanar! 
Tutuşup hasretinle kavrulur nice beden 
Visâlinle Efendim parmak yanar el yanar! 
Kıvılcımlar saçılır mahşerinden hülyanın 
Yokluğunla ey Nebi (sas) gayrı nice kul yanar! 
Kavuşmak ümidiyle nice tenden can uçar 
Sağ yanımdan aşk vurur sonra döner sol yanar! 
Yıkılır ihtiraslar birden; sesler hep susar 


Sensiz tutunduğumuz umut yanar dal yanar! 
Bir ok gibi yalnızlık saplanır yüreklere 
Gözlerden oluk oluk yaş düşer melâl yanar! 
Bütün renkler beyazdır Sen’in baktığın yerde 
Utancından mor yanar yeşil yanar al yanar! 
Ebedî karanlığa gömülür bin bir arzu 
Sonra gökler kararır umut ve hayal yanar! 
Ses verir mâverâdan zümrüt gagalı kuşlar 
Ebrehe’nin feryadı yankılanır fil yanar! 
Bir şahadet uğruna sana açılan elin 
Parmağında gül biter öbür yanda çöl yanar! 
O sedâ ki ‘ bir!’ diye yükselir arşa; 
Hicrânınla her vakit Amr yanar Bilâl yanar! 
Sana ulaşmak nedir ey Sultanlar Sultanı (sas) 
Kaç asırdır yürürüz ayak yanar yol yanar! 
Bir dokunuş bin asır ömre bedeldir heyhat; 
Sen’i bilmeyen canda küflenmiş vebâl yanar! 
Oysa şimdi tarumar yediveren-yedi renk

Sensizlik diyarında bağbân yanar gül yanar! 
Talihin aynasında kan ve yanık kokusu 
Sensizlik özlemiyle vurulan ikbâl yanar! 
Karanlık bir fezâ ki ötesi yangın yeri 
Güneş bahtına küskün her lâhza hilâl yanar! 
Ebedî karanlığa mahkûm olmuştur baykuş 
Her seher vakti ferman bekleyen bülbül yanar! 
Toprak yanar su yanar ateş yanar gül yanar 
İsmini söylemeyen dudak yanar dil yanar…     alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Alakalı yorumlar faydalıdır.

Öne Çıkan Yayın

Esmaul husnadan anladiklarimiz

Esmaul husnadan anladiklarimiz ne kadardır bi soralim kendimize oysa rabbimizi tanimanin o nun fiil ve uzerimizdeki tasarrufunu bilmenin...