
Toprak yanar su yanar ateş yanar gül yanar İsmini söylemeyen dudak yanar dil yanar!
Tutuşup hasretinle kavrulur nice beden
Visâlinle Efendim parmak yanar el yanar!
Kıvılcımlar saçılır mahşerinden hülyanın
Yokluğunla ey Nebi (sas) gayrı nice kul yanar!
Kavuşmak ümidiyle nice tenden can uçar
Sağ yanımdan aşk vurur sonra döner sol yanar!
Yıkılır ihtiraslar birden; sesler hep susar
Sensiz tutunduğumuz umut yanar dal yanar!
Bir ok gibi yalnızlık saplanır yüreklere
Gözlerden oluk oluk yaş düşer melâl yanar!
Bütün renkler beyazdır Sen’in baktığın yerde
Utancından mor yanar yeşil yanar al yanar!
Ebedî karanlığa gömülür bin bir arzu
Sonra gökler kararır umut ve hayal yanar!
Ses verir mâverâdan zümrüt gagalı kuşlar
Ebrehe’nin feryadı yankılanır fil yanar!
Bir şahadet uğruna sana açılan elin
Parmağında gül biter öbür yanda çöl yanar!
O sedâ ki ‘ bir!’ diye yükselir arşa;
Hicrânınla her vakit Amr yanar Bilâl yanar!
Sana ulaşmak nedir ey Sultanlar Sultanı (sas)
Kaç asırdır yürürüz ayak yanar yol yanar!
Bir dokunuş bin asır ömre bedeldir heyhat;
Sen’i bilmeyen canda küflenmiş vebâl yanar!
Oysa şimdi tarumar yediveren-yedi renk
Talihin aynasında kan ve yanık kokusu
Sensizlik özlemiyle vurulan ikbâl yanar!
Karanlık bir fezâ ki ötesi yangın yeri
Güneş bahtına küskün her lâhza hilâl yanar!
Ebedî karanlığa mahkûm olmuştur baykuş
Her seher vakti ferman bekleyen bülbül yanar!
Toprak yanar su yanar ateş yanar gül yanar
İsmini söylemeyen dudak yanar dil yanar… alıntı


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Alakalı yorumlar faydalıdır.