
“Ey İbrahim! Sen rüyana sadık kalıp onun gereğini yerine getirdin, vazifeni eda ettin; Allah da İsmail yerine kurban edesin diye bu koyunu gönderdi. İşte böyle ödüllendiririz Biz iyileri, ihsan ehlini!”
Evet, Allah Teâlâ hiçbir zaman İsmail(ler)in kanını murad buyurmadı; O’nun kurbana asla ihtiyacı olmadı. Kesilen kurbanlıklardan maksat onların eti ve kanı da değildi. Her yerde ve her zaman sözkonusu olan insanların maddî-mânevi ihtiyacıydı. Rahmân u Rahîm, İbrahim’i “İsmail’i kurban etme doruğu”na çıkardı; ama İsmail’i kurban ettirmeden zirveyi fethettirdi. İbrahim’in torunlarından da et ve kan değil, niyetlerinde hulûs ve takva istedi.
Şimdi sen, ey bu devrin İbrahimi.. bugün de sen “kurban” emrine muhatapsın.
Makamın mı, şerefin mi, konumun mu, kariyerin mi, yavuklun mu? Paran, evin, bahçen, bilgin, mesleğin, gençliğin ya da güzelliğin mi? Yoksa, nefsin, enâniyetin, benliğin mi?
Söyledim ya sana; İbrahim için İsmail yalnızca bir babanın oğlu demek değildi:
Izdıraplarla geçen bir ömrün mürüvveti, acılarla dolu bir asrın mükafatı, çileli bir hayatın meyvesi, yaşlı bir babanın sevinç vesilesi, yüzyıllar sonra gelecek Medine Gülü’nün tomurcuğu, bir peygamberin nübüvvetle şereflendirilecek güzîde mahdumuydu. İbrahim’in “İsmail”i oğluydu; o oğlunu kurban etti.
Senin İsmail’in belki “kendin”, belki “ailen”, mesleğin, servetin, onurun.. İsmail namındaki sevgin, canın, aşın, maaşın...
Seni faziletli, saygın ve hürmet edilen biri yapacağına inandığın, onu elde etmek ya da yitirmemek için bütün iyilik ve güzelliklerden geçmeyi dahi göze aldığın gönlünün yongası.. işte senin İsmail’in. O bir şahıs da olabilir, bir mal da.. bir konum, bir durum, hatta bir “zayıf nokta” da.
Bırak tereddüt, te’vil ve yorumlarla oyalanmayı. Sorumluluktan kaçış yeter, kendini mesul tut. Nefisini, öz canını kurban etmeye ruhunu hazırla ki, bütün İsmailler kurtulsun. İsmailler yerine “ben”i kes.
Ey nefsim,
Gel, sen de kurban et beklentilerini, dünyevî taleplerini ve Cânan’a götürmeyen, O’nu hatırlatmayan her şeyi. Hazreti İbrahim vazife mesuliyetini babalık şefkatine tercih etti; sen de dava düşünceni bütün beklentilerinin önüne geçir; arzularını mefkûrene kurban ver; yoksa fedakarlıktan, O’nun yoluna kurban olmaktan bahis açma lütfen.
Alıntı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Alakalı yorumlar faydalıdır.