İnsanoglu anlık duyguların altında cok zaman bunalır,daralır,iç sıkıntısı ruhunu sarar
sebebini bilmez cok zaman ,kendisinide gözlemlemez çünkü sebebi yoktur .
bu gibi durumlara din büyüklerimiz kişinin kalbi hastalıkları sebebptir demiş ve kalbi hastalıkları sıralamışlar.
Maddi hastalıklarla beraber insan kalbini saran manevi hastalıklar da vardır.
Dikkat buyurunuz: İnkârcıların kalpleri mühürlü, münafıkların da hastalıklıdır. Kur’an’ın sair ayetleriyle ilişkilendirerek düşünürsek şöyle söyleyebiliriz.
Şüphe; Güneş gibi ayan beyan olan hakkın hakikatlerine gözlerini kapayıp BU HAKİKATLEDEN ŞÜBHE DUYMAK şirke,küfre,inkara,meyletmek...
Cehâlet; hakîkatten mahrûmiyetin ıztırabını dahî bilemeyecek derecede körlük bunun sebebide şübhesi inanmaya galip gelmektendir.
Şehevât ve ihtiraslar; Ahlâksızlık; kalbin mânevî kanseridir. Vaktinde tedâvî görürse Allâh’ın izniyle şifâ bulunabilir.çagımızın en korkunç hastalıgı denebilir .
- Günah işlemek ve haramlara girme arzusu ve bunlardan hoşnutluk duymak.
- Allah'a(c.c) karşı muhabbetimizin azalması,
- Peygamberimizin(sav) sünnetlerini yapmakta usanç duymak,
- Dini meselelerin konuşulmasından rahatsızlık duymak,
- Kıskançlık, kin, haset, gurur, yalancı tevazu ve kibir cimrilik.
- Efendimiz’in (sav) Müslümana kesinlikle uygun görmediği mânevî hastalıklardan biri cimriliktir. Canını Allah yoluna adayan mü’minin malında cimrilik yapması mümkün değildir.Bütün bunlar kalbi hastalandıran sebebler bunlara eşlik eden tembelligimiz üşengeçligimizde var elbet. bu hastalıklarımız bizim saadeti ebediyemizi tehdit ediyor kurtulmanın gayretinde olmalıyız.,
- şuursuz müslüman olmaz yarın hakkın divanında yüzümüz kara çıkmasın istiyorsak hemen kendimize gelip ALLAH tealaya yönelmeli insan bu hastalıklarımızın yegane tabibi yüce ALLAHTIR onun kuranı keriminden emir ve yasakları hayatımıza gecirmek suretiyle tedavi olmalıyız.
- Her konuşmasına “Allah’tan korkun!” diye başlayan son Peygamberin ümmeti, Allah korkusu yerine basit, geçici ve yersiz dünyevî korkulara kapılmamalı; îmânını, ihlâsını ve ilmini takviye edici çalışmalara yönelmeli; dünyâdan çok âhirete yatırım yapan ve târihin şeref levhalarında yerini almış olan İslâm büyüklerinin, cefâkâr Müslümanların ve özellikle altın nesil sahabe-i kirâmın sergiledikleri hizmet ve fedâkârlık örneklerini iyi okumalı ve hayâtına yansıtmalıdır.
Allah cümle hasta kalplere şifa versin amin paylaşım için teşekkürler :)
YanıtlaSilamin ecmain.
YanıtlaSil