| Gülşen-i Raz / Sırlar Bahçesi | | | |
| S. Düşünce Nedir? C. Düşünce bâtıldan Hakka gitmek, cüzde mutlak olan küllü görebilmektir. Gönülde tasavvur meydana geldi mi, önce ona hatırlayış denir. Düşünceye dalarak bu dereceyi aştın mı ona da “İbret” denir. Akıllıca düşünce bir işin etrafında düşünüp başarmaya yarayan tasavvurdur. Her şey zıddı ile bilinir. Yokluk mutlak varlığın aynasıdır. Allah'ın nurunun aksi yoklukta ve fenada görünür. Sayı önce birdir amma saymaya başladın mı sonu yoktur. Âlemi baştanbaşa ayna bil; her zerrede yüzlerce güneş parlamakta olduğunu gör. Aza bakımından sivrisinek filin aynısıdır. Ad bakımından katre dil’in eşidir. Bir habbenin içinde yüzlerce harman var; bir buğday tanesinin içine bir âlem sığışmıştır. Sivrisineğin gözünde bile kocaman bir gökyüzü vardır. Bütün ağaç nasıl tohumunun içinde gizli ise, tohum da nihayet ağaçtan meydana gelir. Bütün devir; gün, ay, yıl bir an içindedir. Bunu anladın mı bil ki ezel ile ebed birdir. Bir zerreyi bile yerinden oynatırsan bütün âlem bozulur gider. Sen uykudasın, gördüklerinin hepsi hayal… Mahşer sabahı uyandın mı anlarsın ki gördüklerin, bildiklerinin hepsi vehim ve zandan ibarettir. Öyle ise fırsat elinde iken “Ben batanları ve fena gidenleri sevmem!” (En’am, 6:76) de de gerçek varlığı ara. Tecelli nuru varlık dağına aksetti mi, o dağ yoldaki toprak gibi alçalır, ezilir. İki âlemden de geç, “Kâb-ı Kavsyen” (Necm, 53:9) yakınlığına kan, orayı yurt edin. Bu durumda Allah sana ne dilersen verir. Eşyayı sana olduğu gibi gösterir. Şunu bil ki: Canı tecelli nuruna dalan kişiye bütün âlem Allah'ın bir kitabıdır. Araz bu Kur’ânın i’rabına, cevher de harfine benzer. Mertebeler okunurken sonlarında duracağın “Ayetler” gibidir. O âlem içindeki her âlem de ayrı bir “Sure” gibidir. Biri “Fatiha” öbürü “İhlâs.” Bu kitabın ilk ayeti “Akl-ı Küldür.” Bu “Besmeleye” benzer. İkinci âyeti “Nefs-i Küll” dür. Bu ise “Nur Ayetine” benzer. Üçüncü ayet “Arş”dır, dördüncüsü, “Kürsi.” Sonra gökler gelir ki bu da “Seb’al Mesani”ye benzer. S. Ben kimim? Bana benden haber ver. “Kendinden kendine git” derler. Bunun manası nedir? “Nefisini bilen Rabbini bilir” derler bu ne demektir? C. “Ben” ve “Sen” asıl varlığın ârızî suretleriyiz. Varlık kandilinin kafesleri mesabesindeyiz. Varlığından kurtul, imkân âleminden de… Âlemi bırak da kendi kendine âlem ol! Cüz’î âlemden geçip külli âleme varan kişi bu sırrı bilir. Kişi kendisini bildi ve tanıdı mı, kendisini yaratanı da kendi aynasında bilir ve tanır. Aczinde kudreti, fakrında gınayı ve nimetten mün’imi, mahlukıyetinden hâlıkı, ihtiyacından ihtiyaçlarını vereni anlar ve bilir. Böylece kendisini bilen Rabbini bilmiş ve bulmuş olur. S. Yolcu (Mürid) kimdir? Kime tam ve kâmil kişi diyebilirim? C. Yolcu yola çıkan ve kendisinden haberi olan uyanık kişidir. Yolcu, konakları çabuk geçen, dumandan arınmış ateş gibi varlığını yakıp arınan kişidir. “Dünyada garip bir yolcu gibi ol!” buyurmuş peygamberimiz. (sav) Misafir ev sahibine tabidir ve getirmediği bir şeye gönlünü bağlamaz ve her an vatanına dönme emelinde olan kimsedir. Yolcunun yol alması, ayıbı ve noksanı bırakarak imkândan vücûba gitmesidir. Bu manevi bir yolculuktur. Birlik âleminden bu âleme nasıl ve kim tarafından gönderilmiş ise, bu âlemden bakiye yol almaya çalışan kişidir yolcu. Konakları aşarak nihayet “Vahdet” âlemine varır ve kâmil bir insan olur. Gönül Hak sırrına sırdaş olunca geldiği yönden geri dönebilir, aslına ulaşır. Kendisini yaratan ve bir vazife ile tavzif ederek bu fani menzile gönderen “Allah’ı sever. Allah'ın emri olduğu için peygamberine uyar. O zaman Allah da onu sever. (Âl-i İmran, 3:31) Tam ve kâmil adam ona derler ki, sultan iken kulluk eder. ** Velilik nihayet velilerin sonuncusu ile kemal bulur, bu suretle ilk nokta son nokta olur. Baş ile son yine başta birleşir. Âlem onun yüzünden emniyete kavuşur ve imana ulaşır. Cansızlarla canavarlar bile onun feyzinden canlanır ve kemâl bulur. Âlemde tek bir kâfir bile kalmaz, gerçek adâlet zuhur eder. O vahdet sırrına mazhar olarak Allah’ı hakkıyla tanır. Allah'ın hakikati sahabeden sonra onda görünür. S. Vahdet sırrına kim vakıf olabilir? Ârif olan neyi anlar ve neyi bilir ve bulur? C. Vahdet sırrına yoldaki duraklarda takılıp kalmayan, yürüyüp hakikate ulaşan kişi vakıf olabilir. İşte böyle bir ârifin gönlü varlık sırlarını bilebilir ve mutlak varlığı görür. Gerçek varlıktan başka varlık tanımaz. Ey hakikati arayan kişi! Varlığın çerden çöpten ibarettir. Bunların gönlünden at, gönül evini süpür. Sevgiliye hazırla, güzel bir konak haline getir. “Lâ” süpürgesiyle o evi süpür. “İllallah” ile onu gönül sarayına davet et. Farzları yap, haramlardan çekinmekle korun ve nafilelerle kendini sevdir. İşte bu zaman “Benimle duyar ve görür” sırrına ulaşırsın. O evden sen çıktın mı o Sultan gelir sana yüzünü gösterir. Vahdete mani olan şeyleri gönlünden çıkar at. O zaman gönül evi nurlanır. Gönül evini dört şekilde temizlersin: Birincisi, beden elbisesinin kirini tövbe ve istiğfarla yıka, helallerle ve farzlarla süsle. İkincisi, Gönlündeki günahları ve vesveseleri zikir ve fikirle çıkar at. Üçüncüsü, kötü huy ve adetlerini de hem ahlakından hem kalbinden temizle… Dördüncüsü, Allah’tan başka her şeyden gönlünü arıt ve temizle… ** “Sür çıkar ağyarı dilden tâ tecelli ede Hak! Padişah konmaz saraya hane mamur olmadan.” |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Alakalı yorumlar faydalıdır.