Boynun büküldüğünde
yıkıldığında
işte
“Sâd. DÜŞÜN öğüt ve uyarılarla dolu olan bu Kur’an`ı”
Pencerenden gökdelenleri seyre daldığında
tozlu dağ yollarını adımlarken
hava açtığında
“Hâ-Mîm.
[BU VAHYİN] indirilişi
bir ilahî kelâm ki
yeteneğine sahip insanlar için Arapça bir hitabe olarak apaçık beyan edilmiştir;
güzel haberleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak.
Fakat [bu ilahî kelâm insanlara ne zaman tebliğ edilse]
çoğu yüz çevirir ki [mesajını] duymasınlar”
Dünyanın tüm sesleri bir uğultu gibi geride kaldığında
balığın karnındaki Yunus gibi sıkıştığında dünyada
kapılar yüzüne kapandığında
rengin solduğunda
“Hâ-Mîm.
BU İLAHÎ kelâmın indirilişi
Oyuna daldığında
yıldıza
“Hâ-Mîm.
DÜŞÜN özünde açık olan ve hakikati bütün açıklığıyla ortaya seren bu ilahî kelâmı!”
Unuttuğunda
Musa’nın Hızır’ı anlayamadığı gibi olayların hakikatine yabancı kaldığında
her şey anlamını yitirdiğinde
“Hâ-Mîm.
BU İLAHÎ kelâm
Kalbin ağrıdığında
dilin sustuğunda
“
kalblerinin titreme (zamanı) gelmedi mi?
Kendilerinden önce kitap verilenler gibi olmasınlar.
Uzun süre geçince kalpleri katılaşmış
çoğu da yoldan çıkmışlardı.”


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Alakalı yorumlar faydalıdır.